13 Mart 2007 Salı

Unutulmayan Hatıralar

Ancak, onun yokluğu bir hicrandı ve ayrılığı Allah Rasûlü'ne çok dokunmuştu. Kutlu bir göçle Medine'ye hicretine kadar da hep bu hicranla yalnız ve sürekli Hatice'nin hatıralarıyla beraber yaşayacaktı. Âdeta Hatice ölmemiş, yan odada yaşıyor gibiydi. Bir gün yanına gelen bir sahâbî,

"Yâ Rasûlallah! Görüyorum ki, Hatice'nin yokluğundan dolayı sanki üzüntüden iki büklüm gibisin" diyecekti. Doğru söze ne denirdi
"Evet" diye cevapladı ve ardından da
"O, çocuklarımın anası, evimin de hanımefendisiydi...!" buyurdu.

Bir gün, anne Hatice'nin emaneti kızı Fâtıma, babası ve Efendisi Allah Rasûlü'ne;
"Yâ Rasûlallah! Annem Hatice, şimdi nerede?" diye soracaktı. Cevap çok gecikmedi;
"Kamıştan bir köşkün içinde."

Hz.Fâtıma'nın soruları devam ediyordu,
"Şu bildiğimiz kamış mı?"

Dünyadaki malzemelerle ukbânınkiler elbette farklı idi ve kamış da bilinen kamıştan farklı olmalıydı. Onun için Efendiler Efendisi;
"Hayır.. hayır..! İnci, yakut ve mercanlarla bezenip süslenmiş kamış" (1) diyerek annesinin ahiretteki durumunu anlattı kızı Hz.Fâtıma'ya...

O'nun arkasından o kadar üzüntü duymuştu ki, uzaktan müşahade edenler Allah Rasûlü'nün (s.a.s.) başına bir şey geleceğinden endişe duyar olmuşlardı. Bu durum, Mekke kutlu bir fetihle yeniden ve ardına kadar kapılarını açacağı ve Medine'de Âişe validemizle yeni bir yuva kurulacağı ana kadar da devam edecekti.

Efendiler Efendisi, zahiren yalnızdı; yanında sadece Hatice'nin emanetleri kalmıştı. Ancak Kâinatın İftihar Tablosu, her fırsatta Hatice'den söz açıyor ve neredeyse karşılaştığı herkese O'nun faziletlerinden bahsediyordu.

1: Heysemi, Mecmau'z Zevîd, 9/223

Hiç yorum yok: