19 Mart 2007 Pazartesi

Duasına icabet edilenler

O devrin gül yüzlü insanları arasında duasına anında icabet edilen kimseler mevcuttur. Muhbir-i Sâdık (sallallahu aleyhi ve sellem)

Nice saçı başı dağınık insanlar vardır ki, bir meselede Allah’a kasem etseler, Allah onları kasemlerinde yalancı çıkarmaz. (Onların bütün duaları kabul görür.) Berâ b. Malik bunlardandır.” buyurmuştur.
Sahabe efendilerimiz, Hazreti Berâ’nın dualarının çabucak kabul edildiğine o kadar çok şahit olmuşlardır ki, savaş meydanında sıkıştıkları bir anda gelip
“Savaşı kazanacağımıza yemin et; Allah senin yeminini boşa çıkarmaz!”
dedikleri rivayet edilmektedir.

Duası anında kabul görenlerden biri de Sa’d b. Ebî Vakkas hazretleridir. Öyle ki, bir gün Kûfe sokaklarında yürürken bir adamın Hazreti Ali, Zübeyr b. Avvam ve Talha b. Ubeydullah (Allah hepsinden razı olsun) gibi sahabîlere sövüp saydığını duyar. Güzel konuşması, hakaret etmemesi için adamı uyarır. Saygısız adam inat eder. Bunun üzerine Hazreti Sa’d
Sesini kesiyor musun, yoksa beddua edeyim mi?” der.
Adam, büsbütün küstahlaşır ve
Beni tehdid mi ediyorsun?”karşılığını verir.
İşte o zaman Sa’d b. Ebî Vakkas ellerini açar ve
“Allah’ım, şu adama haddini bildir; diğerleri de bundan ibret alsınlar, tâ ki böyle insanların aleyhine ulu orta konuşmalar olmasın.
diye dua eder.

Daha aradan bir-iki dakika geçmeden nereden çıktığı bilinmeyen bir deve kalabalığın bulunduğu yere koşar, cemaatin içine dalar; birini arıyormuşçasına oraya buraya hamle yapar ve sonunda gidip saygısızca konuşan o adamı ayaklarının altına alır, üzerinde tepinir. Biraz sonra adamın acı acı feryatları kesilir ve etraftakilerin şaşkın bakışları arasında son nefesini de verir.

(1) M.Fethullah Gülen, Kırık Testi, Sahabe Mesleği ve Şekerlemeler, 12.03.2007

13 Mart 2007 Salı

Unutulmayan Hatıralar

Ancak, onun yokluğu bir hicrandı ve ayrılığı Allah Rasûlü'ne çok dokunmuştu. Kutlu bir göçle Medine'ye hicretine kadar da hep bu hicranla yalnız ve sürekli Hatice'nin hatıralarıyla beraber yaşayacaktı. Âdeta Hatice ölmemiş, yan odada yaşıyor gibiydi. Bir gün yanına gelen bir sahâbî,

"Yâ Rasûlallah! Görüyorum ki, Hatice'nin yokluğundan dolayı sanki üzüntüden iki büklüm gibisin" diyecekti. Doğru söze ne denirdi
"Evet" diye cevapladı ve ardından da
"O, çocuklarımın anası, evimin de hanımefendisiydi...!" buyurdu.

Bir gün, anne Hatice'nin emaneti kızı Fâtıma, babası ve Efendisi Allah Rasûlü'ne;
"Yâ Rasûlallah! Annem Hatice, şimdi nerede?" diye soracaktı. Cevap çok gecikmedi;
"Kamıştan bir köşkün içinde."

Hz.Fâtıma'nın soruları devam ediyordu,
"Şu bildiğimiz kamış mı?"

Dünyadaki malzemelerle ukbânınkiler elbette farklı idi ve kamış da bilinen kamıştan farklı olmalıydı. Onun için Efendiler Efendisi;
"Hayır.. hayır..! İnci, yakut ve mercanlarla bezenip süslenmiş kamış" (1) diyerek annesinin ahiretteki durumunu anlattı kızı Hz.Fâtıma'ya...

O'nun arkasından o kadar üzüntü duymuştu ki, uzaktan müşahade edenler Allah Rasûlü'nün (s.a.s.) başına bir şey geleceğinden endişe duyar olmuşlardı. Bu durum, Mekke kutlu bir fetihle yeniden ve ardına kadar kapılarını açacağı ve Medine'de Âişe validemizle yeni bir yuva kurulacağı ana kadar da devam edecekti.

Efendiler Efendisi, zahiren yalnızdı; yanında sadece Hatice'nin emanetleri kalmıştı. Ancak Kâinatın İftihar Tablosu, her fırsatta Hatice'den söz açıyor ve neredeyse karşılaştığı herkese O'nun faziletlerinden bahsediyordu.

1: Heysemi, Mecmau'z Zevîd, 9/223

Beni aralıklı takip et.

Ali, Müslüman olmuştu olmasına ama o gün için bir insanın Müslüman olması, bütün sıkıntıları peşinen kabullenmesi anlamına geliyordu. Kureyş, adım adım takip ediyor ve kiminle konuştuklarını, nereye gittiklerini ve nelerle meşgul olduklarını inceden inceye izliyordu. Yanlarına yaklaşanı takibe alıyor ve türlü türlü bahane ve yalanlarla iman yoluna gitmekten inasanları vazgeçirmeye çalışıyorlardı.

Bir gün Ebû Zerr, Mekke'deki farklılığı duymuş ve merakını gidermek için yola koyulup gelmişti. Şartları bildiği için açıktan da kimseye hâlini açamamış, belki gelir ümidiyle Kâbe'de bekliyordu. Üçüncü gün Hz. Ali yaklaştı yanına ve buraya gelliş sebebini sordu gizlice... Maksadını öğrenip samimiyetini görünce de;

"Şüphesiz O, gerçektir. Kesinlikle Allah'ın peygamberidir. Sabah uyanınca benimle birlikte gel. Yalnız beni aralıklı takip et. Yolda bir tehlike sezersem, bir bahaneyle duraklarım. Bu durumda sen yoluna devam et. Ancak problem olmazsa ben nereye gidersem sen de oraya gel" diyecek ve iman yolunda Ebû Zerr'e kılavuzluk yapacaktı. (1)


1 : Taberân'i, el-Mu'cemu'l-Evsât, 3/109 (2633)
Kaynak : "Fütüvvet Ruhunun Aşkın Kahramanı Hz. Ali" syf : 20-21, Bekir Burak, Rehber Yayınları , 2005
Sesli Kitap : Burç FM İfran Sızıntıları Programı , Bölüm 17, Dakika 21:17