30 Ocak 2007 Salı

Namaz kılmadan cennete giren kimse

Ebû Hureyre (radıyallahu anh) yanında bulunanlara: "Hiç namaz kılmadığı halde cennete giren kimseyi bana söyleyin." demişti. Halk bilemeyince kendisine: "Sen söyle, kimmiş o bakalım?" demişti. O da: "Abdüleşheloğullarından Usayrım diye anılan Amr b. Sâbit b. Vakş." karşılığını vermişti.

Hadisin râvilerinden Husayn idyor ki: Ben Mahmud b. Esed'e:"Usayrım'ın durumu ne imiş? Ne Yapmış?" diye sordum. Şöyle anlattı: "Usayrım, kavminin İslâm'a girmesine hep engel oluyordu. Uhud Savaşı yaşandığı gün, gerçeği anladı ve Müslüman oldu. Sonra kılıcını aldı, yürüdü. Savaş alanına girip savaştı. Aldığı yaralarla hareket edemez hâle geldi. O sırada, Abdüleşheloğullarından bazıları savaş meydanında kendi cenazelerini arıyordu. Derken Usayrım'a rastladılar, "Vallahi bu, Usayrım! Burada ne arıyor, biz ondan ayrılırken Müslümanlık davasına karşı idi." dediler. Yanına yaklaşarak, "Ey Amr, niçin geldin? Kavmine acıdığın için mi yoksa İslâm'a girmek için mi?" diye sordular. "İslâm'a girmek için geldim. Allah'a ve Peygamberine iman ettim, Müslüman oldum. Sonra kılıcımı aldım. Resûlullah ile birlikte yürüdüm, şu yaraları alıncaya kadar savaştım." dedi. Çok sürmedi, onların elleri arasında ruhunu teslim etti. Durumu Allah Resûlüne bildirdiklerinde, "O, cennet ehlindendir." buyurdu."(1)

1: İbn Kesîr, el-Bidâye, 4/37
Kaynak : Hayatu's Sahabe - Muhtasar-, M. Yusuf Kandehlevi, Işık Yayınları 2006, 1. Cilt sayfa 286

25 Ocak 2007 Perşembe

O, seni sadece hayra çağırır...

Ebû Tâlib, müsamahakâr bir babaydı ve yeğenine olan güveni sonsuzdu. Bir gün oğlu Ali'yi, 
Allah Râsulü'nün arkasında namaz kılarken görmüştü Ebû Tâlib. Yeğenine vahyin gelişinden.. 
Hira'ya gidip aylarca orada kalışından haberi olmuştu ama oğlu Ali'nin de Muhammed'e tabi 
olduğunu henüz bilmiyordu. Sessiz kalmayı tercih etti bir müddet; ancak fetânet sahibi küçük Ali daha atikti. İşin gerçek mahiyetini bilememekten kaynaklanan olumsuz düşünce içine giriverir endişesiyle ve namazını bitirir bitirmez doğruca babasının yanına koştu ve;

- Ey babacığım! diye başladı sözlerine... Kadife gibi, yürek okşayan bir ses tonuydu bu. Ve şöyle devam etti;

- Ben, Allah'a ve Rasûlullah'a iman ettim. O'nun getirdiği her şeyi de tasdik ediyorum. Ben, baba.. ben.. Muhammed'e tabi oldum!

Yeğeni Muhammed'i bilip tanımasa Ebû Tâlib, böyle bir değişikliğe asla müsaade etmez ve karşı koyardı. Ancak peşinden gidilen başkası değil Muhammed'di ve;

- O, seni sadece hayra çağırır; yoluna devam et oğlum! deyiverdi. (1)




1 : İbn Hişam, es-Siretü'n Nebeviyye, 2/86
Kaynak : "Fütüvvet Ruhunun Aşkın Kahramanı Hz. Ali" syf : 19, Bekir Burak, Rehber Yayınları , 2005
Sesli Kitap : Burç FM İfran Sızıntıları Programı , Bölüm 17, Dakika 19:00

Rabbimiz! Övgüler ancak sanadır...


Rifaa İbnu Rafi' radıyallahu anh anlatıyor:

Bir gün Rasullah sallallahu aleyhi ve sellem'in arkasında namaz kılıyorduk.

Nebi aleyhisselam rukûdan başını kaldırıp "Semiallahu limen hamideh" dedi.

Bir kişi arkasından:
"Rabbena ve leke'l hamd. Hamden kesiran tayyiben mubareken fih"
(Rabbimiz! Övgüler ancak sanadır. Övgülerin en çoğu, en temizi, en mübarek olanı...)

Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem namazı bitirince sordu:
"Onu kim söyledi?"

Bir adam: "Ben..." deyince, Nebi sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
"Otuzdan fazla meleği onu yazmak için birbiriyle yarışırken gördüm." (1)


1 : Buhari, Sahih, hadis no : 766
Kaynak : Namazda Huşûya Götüren 33 Etken , M.Salih El-Müneccid, Polen Yayınları, 2006, s. 32

23 Ocak 2007 Salı

Her daim salât ü selâm getirmeli...

"Muhakkak ki Allah ve melekleri Peygambere hep salât (rahmet ve sena) ederler. Ey iman edenler! Siz de ona salat edin ve tam bir içtenlikle selâm verin." Ahzab 33 / 56



Allah’ın salâtı: Nebîsini rahmetine mazhar etmesi, onun şanını yüceltmesidir.
Meleklerin salâtı Hz. Peygamber’in şanını yüceltme, müminler için duadır. Müminlerin salatı da, duadır. Selamları ise ona güven verme, ona kendileri tarafından vâki olabilecek zarar, saygısızlık gibi olumsuz durumlardan teminat verme anlamına gelir.

Demek ki salat-u selâm, Hz. Peygamber’in Allah Teâlâ tarafından getirdiği ne kadar ahkâm varsa hepsini kabul edip, devamlı sûrette ona verilen biatı yenileme mânasına gelir. Evet, her salavat bir tecdid-i biattır.

Hatıra gelen bir soru da, Hz. Peygamber’in salata, dua ve rahmete ihtiyacı olmadığı halde bunun üzerinde önemle durmanın sebebidir. Cevap olarak şöyle denilebilir:

Ümmetin Hz. Resulullah'a ihtiyacı fazladır. Hele bu ihtiyaç, uzun ve tehlikeli, meşakkatli âhiret hallerinde son derece fazla olacaktır. Resul-i Ekrem (a.s.m) ın bu itibarı, tabir caiz ise Allah Teâlâ nezdindeki bu kıymeti, ne kadar artarsa, bu imkânların kullanılması o derece fazlalaşacaktır. Her bir Müslümanın ondan istifadesi daha da artacaktır. Demek ki salavat, nihayetsiz ümmetin, nihayetsiz ihtiyaçları ile ilgili olduğu için, ne kadar yapılsa yeridir.

Ayrıca salâvatla müminler Hz. Peygamber’e karşı görevlerini daha sık hatırlamakta, onun buyruklarıyla irtibata geçme ve ona olan sevgilerini artırma vesilesi bulmaktadırlar. (1)

Peygamber Efendimize bir salât-ü selâm getiren kimsenin kazancı ne olur? Bunu Allah'ın Resûlü'nden dinleyelim: (2)

Bana salât ü selâm getirene:
Allah Teâlâ on defa rahmet eder; (3)
on günahı bağışlanır;
mânevi mertebesi on derece daha yükseltilir.(4)
Yanında adım anılıp da bana salât ü selâm getirmeyen kimse, cimrinin tekidir. (5)


1 : Ahzâb 33/56 , KUR'ÂN-I HAKÎM ve açıklamalı MEÂLİ - Prof. Dr. Suat Yıldırım
2 : Peygamberimin Sevdiği Müslüman - Prof. Dr. Yaşar Kandemir
3 : Müslim, Salât 70; Ebû Davud, Vitr 26; Tirmizî, Vitr 21; Nesâi, Sehv 55; Ahmed b. Hanbel, Müsned, II, 168, III, 102
4 : Nesâi, Sehv 55; Ahmed b. Hanbel, Müsned, III, 102;
5 : Tirmizî, Daavât 101; Ahmed b. Hanbel, Müsned, I, 201;

Allah ve Peygamber Sevgisi

Peygamber sevgisi Allah sevgisinden sonra gelir. Onu seven ve sünnetine uyan, dünyada olduğu gibi ahirette de mutlu olacak, onunla birlikte cennete girecektir.




Enes b.Malik (r.a.) anlatıyor:

Bir defa Peygamberimizle birlikte mescidden çıkıyorduk. Mescidin kapısında karşımıza bir adam çıktı ve:

– Ey Allah'ın Resûlü, kıyamet ne zaman kopacak? diye sordu.

Peygamberimiz:

– Sen kıyamet için ne hazırladın? buyurdu.

Adam:

– Ey Allah'ın Resûlü, ben kıyamet için çok namaz, oruç ve sadaka hazırlamadım, ancak ben Allah'ı ve Peygamberini severim, dedi.

Bunun üzerine Peygamberimiz.

– O halde sen sevdiklerinle beraber olacaksın, buyurdu.

(Müslim, Kitabu'I-Birr ve's-Sıla, 50)  / (Kaynak : Diyanet Web Sitesi)